YÜKLENİYOR...

Mavi Kuzu - Hayvan Hikayeler

Güzel bir ilkbahar sabahı, küçük bir köyde bir kuzu doğdu. Öteki kuzulardan farklı bir tarafı vardı bu kuzunun; rengi gök mavisi idi. Siz çayırlarda zıplayan mavi bir kuzu gördünüz mü? Hiç sanmıyorum.


Bütün köylüler bu güzel renkli kuzuya hayran kaldılar. Ama ana koyun buna hiçte memnun olmadı. "Aman Tanrım! sana karşı nasıl bir hata ettim de bana böyle bir yavru verdin" diye yakınıp durdu. Öteki kuzular gibi beyaz, kahverengi ya da siyah olsaydı yavrusunu çok ama çok sevecekti.

Gazeteciler haberi duydular; akın akın bu köye geldiler. Kuzunun yüzlerce fotoğrafını çektiler ve onun hakkında yığınla yazı yazdılar.

Bir akşam, Hükümdar tahtında oturmuş gazetesini okuyordu. Köylerinden birinde Mavi Kuzu'nun doğumu ile ilgili bir haber gözüne ilişti. Hükümdar bu haberi öğrenir öğrenmez hizmetçilerinden birini çağırdı ve ona;


— Bu Mavi Kuzu'yu görmek istiyorum. Bütün hazırlıkları yap. Yarın bu köye gideceğiz, dedi.


Ertesi sabah, hükümdar maiyeti ile birlikte yola çıktı. En arkada, saray kadınlarından biri küçük bir araba taşıyordu. Bu, Mavi Kuzu için hazırlanmıştı. Hükümdar bu güzel kuzuyu kızına armağan etmek istiyordu.

Nihayet köye vardılar. Hükümdar kuzunun sahibi olan çiftçi kadına dedi ki? "Bu kuzuyu bana satar mısınız? Bu derece güzel bir hayvanın yeri ahır değil, saray olmalı. Bütün gününü sarayda prensesle geçirmeli."

Çiftçi kadın bu teklifi önce kabul etmedi. Ama hükümdarın uzattığı bir kese altını görünce fazla dayanamadı.

Hükümdar ve etrafındakiler Mavi Kuzu ile birlikte saraya döndüler. Sarayın bahçesine girince, hükümdar kızını çağırdı:
 
"Gel bak sana ne getirdim", dedi. Prenses bahçeye koştu, kuzuyu görünce: "Ah! Ne güzel hayvan, ne iyi bir dost," dedi.
Ama prensesin kara kedisi, Mavi Kuzu'nun gelişinden memnun olmadı. Kuzuyu kıskanıyordu. Bu vakte kadar prenses boş zamanlarını hep kara kedi ile geçirmiş, onunla arkadaşlık etmişti. Mavi Kuzuyu görünce kedisini unutuverdi. Kuzuyu kucaklıyor, öpüyor, tarıyor ve ona hergün yeni bir kurdela takıyordu.


Ama zamanla kuzu büyüdü, her kuzu gibi koyun oldu. Oynarken prensesi itiyor, düşürüyordu. Sonunda Mavi Kuzu'yu hükümdarın sürüsüne kattılar. Prenses ara sıra onu görmeye gidiyordu.


Sıcak bir yaz günü, koyun kırpıcılar ellerinde kocaman makaslarla geldiler. Koyunların kaba yünlerini kırpmaya başladılar. Mavi Koyun, sıranın kendisine yaklaştığını görünce korktu. "Biraz sonra benim güzel mavi yünümü kırpacaklar, o zaman hiç güzelliğim kalmayacak" diye düşündü. Böyle düşündü ve gizlice sürüden ayrıldı. Yününün mavi renkli oluşundan gurur duyuyordu. Kendi kendine:"Şayet yünüm alınır, kel kalırsam prenses beni bir daha sevmez" diyordu.

Önce bir çayırı geçti, sonra bir hendeği. Uzaklara çok uzaklara gitmek istiyordu. Dikenli bir telin altından geçerken, postu telin dikenlerine takıldı. Kurtulmak için çok uğraştı; ne ileriye gidebiliyordu, ne de geriye. Orada takılı kalmıştı.

Güneş gitgide yükseliyor, yakıcı bir sıcak başlıyordu. Yavrucak güneşin altında kalakalmıştı. Masmavi postunun altında eridiğini hissediyordu. Şu anda buradan kurtulmayı ne kadar isterdi! Belki bir işiten olur da yardıma gelir diye, olanca kuvvetiyle melemeğe başladı. Koyun kırpıcılardan biri onun bu acı acı melemesini işitti, gelip kurtardı.

Mavi Kuzu, başına gelen bu üzücü olaydan sonra, kırpılmayı kabul etti. Yününün kırpılmasından sonra prensesin artık onu sevmediğini sanıyorsanız, siz de Mavi Kuzu gibi yanılıyorsunuz. Prenses kuzusunu her zamanki gibi sevmeye devam etti.